26 Mayıs 2009 Salı

Kadim dostlar

Elalem ''wish list'' yapar, ''to do list'' yapar ben ise yazılı olmayan bir ''end list'' peşindeyim. Yani end list mi denir ona artık ben uydurdum muhtemelen bu ismi, uydurduğum bir sürü isim gibi. Şu anlama geliyor kendisi: Daha önce deneyimlediğim ama bir ders çıkaramayıp ya da hatta çıkarmama rağmen yeniden tekrar ettiğim beni memsuz eden niteliklerimin sonlandırılması adına verilen kararlar. Pek kararlar verebilen veya verdiği kararlara pek de riayet edebilen bir insan olmadığımdan bunları yazılı bir hale getirmekte işime gelmiyor açıkçası.

Yine de bu yazılmamış listeye kafama göre ilaveler ve ötelemeler yaparken bunun acısını en çokda arkadaşlarım çekiyor. Dostluklarımda çok fazla kuralım yok neyseki. Mümkün olduğunca yargılamamaya çalışıyorum, ilişkiler bütünümüzün tamamen keyfi kararlar ile ilerlemesini tercih ediyorum. Onların da böyle hareket etmesinden hoşnutum ve bunu bana tanıyabilenlerde kadim dostlar mertebesinde koltuklarında oturabiliyorlar. Bu durum itibariyle başkalarının şımarıklık, kapris diye nitelediği şeyler biz birbirimize yapınca geçici sinir krizleri olarak pış pışlanıyor. ''Tamam hayatım, sorun değil kafana göre..'' gibi cümleler aramızda gidip gelirken arkasında başka anlamlar taşımıyor -umarım-.

İnsan ailesini seçemiyor ama arkadaşlarını tamamen kendi seçimleri ile oluşturuyor. Yani iş yerinden, okuldan, mahalleden tanış olmak değil kasdettiğim, anladınız işte, özel hayatının içine aldıklarından, dostlardan bahsediyorum. Bu şekilde doğuştan gelen aile gibi bir aile daha yaratıyoruz kendimize. Yedek ailemiz demek istemiyorum çünkü yapı aslında tamamen farklı. Kan bağı yok -varsada bu tesadüfi bir durum-, birbirleriyle uyumlu olmak zorunda değiller -olurlarsa ne ala-, kendi seçimlerimizin eserleri, bizim biz oluşumuzun ayrılmaz parçaları, yeri geldiğinde genetik ailemizle paylaşamadığımız veya paylaşmak istemediğimiz durumlarımızın refakatçileri.

Nereye varmak istiyorum? Genel olarak şükürler olsun ki hiç bir yere varmak istemiyorum. Hedef medef yalan. Öyle akışta takılıyorum. Bazen kulaç atıyorum, bazen boy vereyim diyorum sonra çırpınmaya başlıyorum, bazen de olduğum yerde kalabilmek için tutunmayı deniyorum. C'est la vie! Çok da sorgulamamalı belki. Fazla sorgulayınca Bipolar diyorlar insana. Gel gelelim kadim dost dediğimiz insanlar ise seni bir takım tıbbi sıfatlardan ayrı tutup değerlendirebilenler oluyor.

Evet, kadim dost kavramını bir çok kez farklı şekillerde tanımlamaya giriştiğimiz bu yazımızda halen eksikler, olası bir dolu daha tanımlamalar mevcut olmasına rağmen okuyucuyu, konuyu uzatıp sıkmamak adına burada noktalıyoruz.

Handikap: Bu blog'un adresini bilenlerin büyük kısmı kadim dostlar. Buyur burdan yak.

4 yorum:

kelebeklerözgürdür dedi ki...

kendi içimde tutarlı olmaya çalışaraktan efendim, şu cümlenizi çok sevdim:

"kendi seçimlerimizin eserleri, bizim biz oluşumuzun ayrılmaz parçaları, yeri geldiğinde genetik ailemizle paylaşamadığımız veya paylaşmak istemediğimiz durumlarımızın refakatçileri."

yargılamaya başladığımızda, uzaklaşmaya da başlamışızdır. ben sizin pek güzel ve isabetli ifade ettiğiniz gibi, "akışta olma" halini seviyorum. kendimle ve dostlarımla...yoksa yaşamıyoruz ki. saplanıp kalıyoruz kafamızdaki imajlara...ve bardağın boş yarısının da sizin kadar olmasa da artık biraz daha farkında biri olaraktan, yine de selavi!...

kedimle birbirinize iyi bakın kadim dost kadın :)

Mirror dedi ki...

''Bardağın tamamını görmek'' bu konuda da yazmalı galiba. :)

Fortunata dedi ki...

Kadim dostların bol olsun, yeni yaşın sana seçimlerinin haklılığını, güzelliğini taşısın...
Sevgiler...

Mirror dedi ki...

Teşekkür ederim bir diğer yengeç kadını. Ben de buracıktan senin yeni yaşını kutlasam şimdik ne güzel olur di mi ama?
:)